Öğrenilen Her Şeyin % 90’ı Nasıl Hatırlanır?

Öğrenilen Her Şeyin % 90’ı Nasıl Hatırlanır?

20 Şubat 2018 0 Yazar: tugrul

( Bilimsel Bilgiler uygulaması ile paylaşıldı)

Öğrenilen Her Şeyin % 90’ı Nasıl Hatırlanır?

Daha hızlı öğrenmek ve öğrendiğiniz herşeyin % 90’ını hatırlamak ister miydiniz?

İster İngilizce öğrenin, ister yeni bir enstrüman çalmayı deneyin, isterseniz ders çalışın, isterseniz yeni bir spor dalını öğrenin, hepimiz hızlı, kolay ve kalıcı öğrenme tekniklerinden faydalanabiliriz. Ancak sorun şu, gün içinde kısıtlı bir zamanımız var.

Hızlı, kolay ve kalıcı öğrenmenin anahtarı, öğrenmek veya çalışmak için daha fazla zamana ihtiyacımızın olması değil, öğrenmek için harcanan zamanın etkinliğini en üst düzeye çıkarmaktır.

Delikli Bir Kova İle Su Taşıma Mukayesesi

Bir an bilginin su, öğrenmenin de bir kovayla bu suyun depolanacak yere taşınması olarak düşünelim. Normal olarak kovaya suyu doldurup, doldurup istediğimiz yere taşımamız gerekir. Yani kovanın sağlam bir kova olması gerekir.

Fakat gerçekte, beynimiz öğrenme sırasında bilgiyi sağlam bir kovayla taşıma şeklinde hafızasına aktaramaz. Beynin öğrendiği bilgileri hafıza deposuna taşırken kullandığı kova, üzerinde birçok deliklerin olduğu ve birçok yerinde su sızdıran bir kovaya benzemektedir. Yani beynimize giren bilgilerin çoğu sonunda sızdırılmakta ve çok azı hafıza depolarımıza aktarılabilmektedir. Beynimizin hafızasına bilgiyi her şeyi koruyan bir kova ile taşıdığını düşünmek yerine, onun aslında sızıntı yapan bir kova ile bilgi taşımaya çalıştığını bilmemiz ve kovadaki sızdırmaya sebep olan deliklerin tıkanması için gerekli olan teknikleri öğrenmemiz gerekmektedir.

Sızdıran kova benzetmesi pek hoşunuza gitmemiş olabilir, ama bu gerçeğin ta kendisidir. Çoğu insan hafıza deposuna bilgi taşıdığı kovanın üzerinde birçok deliğin olduğunun farkında değildir. Yaptığı tek şey sürekli koşturarak böyle bir kovayla hafıza deposuna bilgi taşıma gayretidir. Kova üzerindeki deliklerin nasıl tkınacağını bilmediği sürece yapabileceği tek şey kovayı taşırken daha hızlı koşmaya çalışmaktır ki, bu da çaresizce daha fazla yorulmaktan başka birşey değildir.

Sızdıran bir kovayı sağlam bir kovaya dönüştüremediğiniz sürece, öğrendiğiniz her şeyin % 90’ı unutulacaktır?

Bilgi taşıdığınız kovanın deliklerinin tıkanarak daha sağlam bir kova haline getirilmesi için size iki farklı önerim olacak. Bunlardan birincisi 1990’lı yıllardan daha önce tespit edilen farklı öğrenme tarzlarının hatırlanma oranlarıyla ilgili rakamlar ve öneriler, ikincisi ise 1990’lı yıllardan sonra dünyada benim de öncülerinden olduğum “Fotografik Hafıza Teknikler”dir. Ben bu sisteme “Beyin Temelli Öğrenme” veya “Öğrenmeyi Öğreten Sistem” olarak tanımlıyorum. Hatta bu doğrultuda Mega Hafıza olarak çok sayıda “Beyin Temelli Eğitimler” düzenliyor ve okurlarımıza sunuyoruz.

Birinci önerim 1960’larda gelişmeye başlayan ve yaygın olarak Maine, Bethel’deki NTL Enstitüsüne atfedilen Öğrenme Piramidi ile ilgili. Bu pirámide değinmemin önemli bir sebebi var. 1980’li yılların sonunda ilgi duyduğum beyin temelli eğitim metotları ve “Fotografik Hafıza Teknikleri” başarılarıma başarılar katmamı sağlamıştır. Ancak, beyin temelli eğitimleri öğrenmeden de başarılı bir öğrenciydim. Beyin temelli eğitim metotları ise başarı seviyemi katlayarak artırmıştır. İşte hafıza tekniklerini kullanmadan önceki başarılı dönemimin cevabı da biraz sonra anlatacağım Öğrenme Piramidi‘nde gizli. Önce öğrenme piramidi‘nden bahsedeceğim ve sonra da bu piramitte ben hangisini farkında olmadan kullanıyormuşumu da söyleyeceğim.

‘Öğrenme Piramidi‘nin o yıllarda açıkladığı gerçek şuydu. Bu öğrenme şekilleri “PASİF ÖĞRENME” ve “AKTİF ÖĞRENME” olarak ikiye ayrılıyordu. Piramitteki ilk dört öğrenme pasif öğrenme tarzlarını temsil ederken, son üç tarz aktif öğrenmeyi gösteriyordu. Araştırmalara göre, insanlar öğrenme şekillerine göre bilgileri farklı oranlarda hatırlıyorlardı. Bu oranlarla ilgili açıklamalar şu şekildeydi;

→ Bir derste öğrenilen bilgilerin % 5’i hatırlanabiliyor (örnek: okul dersleri / üniversite dersleri).

→ Okunarak öğrenilen bilgilerin % 10’u hatırlanabiliyor (örnek: Kitaplar, makaleler).

→ Görsel ve işitsel öğelerden öğrenilen bilgilerin % 20’si hatırlanabiliyor (örnek: Uygulamalar, videolar).

→ Öğrenilen bilgiyle ilgili bir gösteri görüldüğünden bilginin % 30’u hatırlanabiliyor.

→ Grup tartışması yaparak öğrenilen bilgilerin % 50’si hatırlanabiliyor.

→ Uygulanan bilgilerin % 75’i hatırlanabiliyor.

→ Öğrenildikten sonra hemen kullanılan veya diğerlerine öğretilen bilgilerin % 90’ı hatırlanabiliyor.

Peki şöyle bir düşünün. Çoğumuz ve öğrencilerin çoğu nasıl öğreniyor?

Kitaplarla, sınıf dersleriyle veya bulursak bazen videolarizleyerek . Bunların hepsi de temel olarak etkileşimli olmayan, pasif öğrenme yöntemleridir. Peki sonuç ne? Öğrenilenlerin % 80-95’i bir kulaktan giriyor diğerinden çıkıyor.

Şimdi benim hafıza teknikleri geliştirmemden ve kullanmamdan önceki başarımın nedenini ‘Öğrenme Piramidi‘ne atıf yaparak söyleyebilirim. Öğrendiklerimi hemen başkalırına anlatmaktan ve öğretmeye çalışmaktan zevk alırdım. Bu belki yardım etme duygumun tatmininden, belki de kendimi daha iyi hissetmemden kaynaklanıyordu. Ama mutluydum. Ayrıca öğrendiklerimi dersi kaçırmış olan veya anlamadığı bölümler olan arkadaşlarıma anlatırken, kitaptaki ifadelerle değil kendi basit kelimelerimle anlatıyordum. Bazı arkadaşlarımın “Senin anlattığını, kitaptaki veya derste anlatılana göre daha kolay anlıyorum” sesiklerini hala hatırlıyorum. Kimbilir, belki de aynı seviyedeki kelimelerle ve ifadelerle anlatıyor olmamdandır.

‘Öğrenme Piramidi‘nden anlaşılan şu; “pasif” yöntemlerle daha fazla bilgiyi nasıl hatırlayacağımız üzerine beynimizi zorlamak yerine, öncelikle zamanımızı, enerjimizi ve kaynaklarımızı daha etkili sonuçlar sunacakları kanıtlanmış olan “katılımcı” yöntemlere vermemiz gerekiyor.

Bu şu demek:

Araba sürmeyi öğrenmek istiyorsanız, youtube’da araba sürmeyi anlatan videolar izlemek yerine bir sürücü kursuna gitmek ve uzman bir eğitimci nezaretinde araba sürmeyi denemelisiniz.

Piyano çalmak istiyorsanız, piyano çalmayı anlatan bir kitap okumak yerine, bulunduğunuz bölgede bir müzik öğretmeni ile anlaşın.

Amacınız okul derslerini öğrenmek ve sınavlarda başarılı olmaksa, öncelikle ‘Öğrenme Piramidi‘nde üst sıralarda bulunan aktif öğrenme yöntemlerine ağırllık vermenizi tavsiye ediyorum. Ancak aktif öğrenme yöntemlerini kullanırken daha kolay bir şekilde öğrenme ve hafıza gücünüzü üç, hatta dört katına çıkrtmak istiyorsanız size ayrıca “Fotografik Hafıza Teknikleri”ni de öğrenmenizi tavsiye ediyorum.

Unutmayın başarmak için herkes 24 saat içinde aynı zamana sahiptir. Ama birileri bu saatler içinde beynindeki hafıza depolarına delikli kovalarla bilgi taşımaya çalışırken, bazıları öncelikle kovalarındaki delikleri tıkayan teknikleri öğrenmektedir.

Sonucu şöyle bir örnek çok çarpıcı olarak açıklayacaktır. Örneğin “A” adındaki bir öğrenci aktif öğrenme ve hafıza tekniklerini kullanarak bir saat dil öğrenirken öğrendiklerinin % 90’ını hafızasında tutabiliyor diyelim. Ve “B” adındaki diğer öğrenci de 9 saat klasik pasif yöntemlerle çalışıyor ve her bir saate öğrendiklerinin sadece % 10’unun hafızasında tutabiliyor diyelim. Basit bir matematik işlem yaparak, “B” adındaki öğrencinin aynı miktarda bilgiyi hafızasında tutmak için (A: 1 * 0.9 = 0.90 ; B: 9 * 0.1 = 0.90) “A” adlı öğrenciden 9 kat daha fazla zaman harcamaktadır.

Unutmayın sınırlı zamanımızdan en iyi şekilde yararlanmalısınız. Bunun için en fazla etkiyi sağlayan tekniklere odaklanmalısınız.

Bilgiye sonsuz erişim imkanının olduğu ve bunun yanında sayısız dikkat dağıtıcının bulunduğu çağımızda daha fazla bilgi edinme kabiliyeti, her hedefe daha hızlı ulaşmak için sahip olduğumuz en güçlü yetenektir.

Yazar: Melik DUYAR