Bütün Türk Gençliğine

Bütün Türk Gençliğine

11 Aralık 2017 0 Yazar: tugrul


Bütün Türk Gençliğine

I
Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset.
Sen bütün varlığınla yurdumuzun malısın.
Sen bir insan değilsin; ne kemiksin ne de et;
Tunçtan bir heykel gibi ebedi kalmalısın.

Iztırap çek inleme… Ses çıkarmadan aşın.
Bir damlacık aksa da bir acizdir göz yaşın;
Yarı yolda ölse de en yürekten yoldaşın,
Tek başına dileğe doğru at salmalısın.

Ezilmekten çekinme … Gerilemekten sakın!
İradenle olmalı bütün uzaklar yakın,
Dolu dizgin yaparken ülküne doğru akın,
Ateşe atılmalı, denize dalmalısın.

Ölümlerden sakınma, meyus olmaktan utan!
Bir kere düşün nedir seni dünyada tutan?
Mefkuresinden başka her varlığı unutan,
Kahramanlar gibi sen ebedi kalmalısın…

II
Sen ne elde ve dilde gezen billur bir sağrak,
Ne de sıska bir göğse takılan bir çiçeksin;
Seninde bu dünyada nasibin var savaşmak!…
Kayalarla güreşip dağlarda öleceksin.

Yoldaşlık ederekten gökte güneşle, ayla,
Aşarsın tepe, ırmak; yürürsün ova ,yayla…
Hayata ne biçimde geldinse bir borayla
Daha sert bir kasırga içinde biteceksin.

KIZIL ELMA uğruna kılıç çekince kından,
Bahtiyarlık denen şey artık geçmez yakından.
Mesut olup gülmeyi sök, çıkar hatırından.
Belki öldükten sonra bir parça güleceksin.

Yüz paralık kurşunla gider “HAYAT” dediğin;
” Tanrı yolu” uzaktır; erken kalk sıkı giyin.
Yazık, bütün ömrünce o kadar özlediğin
Güzel Kızıl Elma’na varmadan öleceksin.

III
Belki bir gün çöllerde kaybedersin eşini,
Belki bir gün ağlarsın kaçtı diye karına.
Işıksız kulübende boranın esişini
Dinleyerek çıkarsın bir ümitsiz yarına.

Gün olur ki mertliğin uğrar kahpe bir hınca;
Namert bir el arkandan seni vurur kadınca;
Bir gün sabrın tükenir… Silahını kapınca
Haykırarak çıkarsın yurdunun dağlarına…

Hayatın kamçısıyla sızar derinden kanlar,
Senin büyük derdinden başkaları ne anlar?
Vicdanını “Paris”e, “Moskova”ya satanlar,
Küfür diye bakarlar senin dualarına.

Hey arkadaş!.. Bu yolda bende coşkun bir selim,
Beraberiz seninle, işte elinde elim.
Seninle bu hayatın gel beraber gülelim,
Ölümüne , gamına, tipisine, karına…

IV
Atandan kalmış olan kılıcı iyi bile,
Onu bütün gücünle vuracaksın çağında.
Savaş… Bunu tadını ey Türk sen bulamazsın,
Ne sevgili yanında, ne baba ocağında…

Savaşmaktan kaçınır, kim varsa alnı kara,
Kan dökmeyi bilenler hükmeder topraklara…
Kazanmanın sırrını bilmiyorsan git, ara
“Çanakkale” ufkunda, “Sakarya” toprağında.

Siyasette muhabbet… Hepsi yalan, palavra…
Doğru sözü “Kül Tegin” kitabesinde ara…
Lenin’den bahsederse karşında bir maskara,
Bir tebessüm belirsin sadece dudağında.

Yatağında ölmeyi hatırından sök, çıkar!
Döşeğin kara toprak, yorganındır belki kar…
Sen gurbette kalırsan, ben ölürsem ne çıkar?
Ruhlarımız buluşur elbet “Tanrıdağı”nda…

V.

Mukadderat isterse seni yoldan çevirsin ,
Sen hele bu yollarda yıpranarak aşın da,
Varsın bütün ömrünce bir an nasip olmasın,
Yorgunluğu gidermek serin bir su başında.

Bir gülüşten ne çıkar, ne çıkar ağlamaktan?
Kullar kancıklık eder, bela bulursun Hak’tan.
Gün olur ki bir yudum su ararsın bataktan,
Gün olur ki bir tutam tuz bulunmaz aşında.

Bir çığ gibi yürürsün bir lahza durmaksızın,
Bir ilahi kaynaktan geliyor çünkü hızın.
Duyguların ölmüştür… Tapınılan bir kızın,
Bir füsun bulamazsın gözlerinde, kaşında.

Iztırabı kanına kat da göz kırpmadan iç!
Varsın gülsün ardından, ne çıkar, bir iki piç…
Bu varlık dünyasında yalnız senin hiç mi hiç,
Bir şeyin olmayacak hatta mezar taşında…

İSTİKLAL MARŞI

[td_block_video_youtube playlist_title=”” playlist_yt=”OfzhWUXU4mw,RD3Xrb6Glgs9E&index=2″ playlist_auto_play=”0″]

HÜSEYİN NİHAL ATSIZ HAYATI

Hüseyin Nihal Atsız Hüseyin Nihal Atsız Bey’in babası, Gümüşhane ilinin Dorul ilçesinin Midi köyünden ‘Çiftçioğulları’ ailesine mensup (Deniz Makina Önyüzbaşısı) Hüseyin Ağa´nın oğlu (Deniz Güverte Binbaşı) Mehmet Nail Bey olup; annesi ise, Trabzon’un kadıoğulları ailesinden (Deniz Yarbayı) Osman Fevzi Bey´in kızı fatma Zehra Hanım’dır.

Atsız’ın babası Mehmet Nail Bey (1877-1944) donanmaya girer ve Deniz Güverte Binbaşılığına kadar terfi eder. 1903 yılındaYüzbaşı iken ilk eşi Fatma Zehra Hanım’la evlenir. Bu evlilikten, 12 Ocak 1905’de Hüseyin Nihal, 1 Mayıs 1910’da Ahmet Necdet (Sancar) ve Aralık 1912’de de Fatma Nezihe (Çiftiçioğlu) olmak üzere üç çocuğu olur.

Atsız, ilkokula, altı yaşında, Kadıköy’deki Fransız okulunda başlar. Fakat çok geçmeden çıkan bir yangında okulun yanması sonucu aynı semtteki Alman Okulu’na verilir (1911) . Bir süre sonra, Kızıldeniz’de bulunan Malatya ganbotunun süvarisi olan babasının yanına gider. Bu arada Türk-İtalyan savaşı çıkar ve ganbotun İstanbul’un emri ile Süveyş’e sığınması üzerine Atsız’da bir kaç ay Fransız okuluna devam eder.

İstanbul Sultanisi’nin onuncu sınıfında iken (1922) , imtihanla Askeri Tıbbiye’ye girer. Tıbbiyeden sonra Kabataş Lisesi’nde üç ay kadar yardımcı öğretmenlik yapar. Bilahere Deniz Yolları’nın ‘Mahmut Şevket Paşa’ adlı vapurunda katip olarak çalışır ve birkaç seferde katılır. Ancak bu işten tatmin olmaz ve 1926 yılında İstanbul Darülfünunu’nun (üniversitesinin) Edebiyat Fakültesinin yatılı kısmı olan Yüksek Muallim Mektebi’ne kaydolur.

Atsız fakülteden mezun olduktan sonra, Hocası Köprülü, Maarif Vekaleti nezdinde Atsız için aracılık eder ve sekiz yıllık mecburi hizmetlerini affettirerek, kendi yanına asistan olarak alır (25 Ocak 1931) .

15 Mayıs 1931’de ‘Atsız Mecmua’yı çıkartmaya başlar. Yazı kadrosuna M. Fuat Köprülü, Zeki Velidi Toğan, Abdulkadir İnan gibi ilim adamlarının da dahil bulunduğu bu ‘Türkçü ve Köycü’ dergi, Ziya Gökalp’ten sonra Cumhuriyet döneminde Türkçülük çığrını açar. Dergi, 25 Eylül 1932 tarihine kadar 17 sayı çıkar. Atsız, Orhun dergisinin 1 Mart 1944 tarihli 15. sayısında, İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun 1944 Şubat’ında Halkevinde verdiği konferansta komünistlerin küstah hareketleri ve sözleri nedeniyle, devrin başkanı Şükrü Saraçoğlu’na hitaben bir ‘Açık Mektup’ yayınlar.

Bir yıl önceki Türkçe sözleri hatırlatılarak ‘solculuğun müsamaha ve kayıtsızlıktan faydalanarak sinsi sinsi ilerlediğini’ açıklar. Bunu ikinci mektup takip eder. Yurdun her yerinden ilgi gören açık mektuplar, kısa zamanda ülkenin gündemini meşgul etmeye başlar. Bu durumdan tedirgin olan zamanın Milli Eğitim Bakanı tarafından, Atsız’ın Boğaziçi Lisesi’ndeki Edebiyat öğretmenliği görevine 7 Nisan 1944 tarihinde son verir. Dergi kapatılır ve Atsız hakkında dava açılır.

Atsız İstanbul’da oturduğu için, trenle Ankara’ya gider, garda binlerce genç tarafından karşılaşılır. Birçok genç tutuklanır. Mahkeme, Atsız’ı 4 ay hapis cezasına mahkum ederse de daha önce mahkumiyeti olmadığı ve iyi hali gözetilerek, cezalarının teciline karar verir.

‘Irkçılık-Turancılık’ davası, 7 Eylül 1944’den itibaren haftada 3 gün olmak üzere 65 oturum devam eder, 29 Mart 1945 tarihli duruşmada, Atsız 6,5 yıla arkadaşları da muhtelif cezalara mahkum edilirler. Temyiz üzere Askeri Yargıtay kararı esastan bozar. Atsız, 1,5 yıl kadar tutuklu kaldıktan sonra 23 Ekim 1945 tarihinde tahliye edilir.

1950-1951 öğrenim yılının başında Haydar Paşa Lisesi Edebiyat Öğretmenliğine getirilen Atsız, burada iki yıl görev yaptı. Bu defa da 3 Mayıs’ın kutlamaları için Ankara’da verdiği ilmi bir konferans bahane edilerek öğretmenlikten alındı ve Süleymaniye Kütüphanesindeki eski görevine iade edildi (1952) . Burada 17 yıl çalıştıktan sonra 1969’da emekliye ayrıldı.

1950-1952 yıllarında yayınlanan haftalık Orhun dergisinin başyazarlığını yaptı. 1962’de kurulan Türkçüler Derneği’nin genel başkanlığını üstlendi. 1964’den vefatına kadar Ötüken dergisini yayınladı. Ötüken’de bölücülük hareketlerine karşı dikkatleri çeken yazıları sebebiyle kendisi ‘bölücülük’ iddiası ile suçlanarak yargılandı.

Fikir hareketini yürütmek, Allah’tan başka kimsenin önünde eğilmemeyi, Allah’tan başka kimseden korkmamayı, dünya ile ilgili arzu ve ihtiyaçlara tenezzül etmemeyi gerektirir ki, her zaman saygı ve hayranlıkla andığımız Atsız; baş eğmeyen, diz çökmeyen ve bütün baskılara rağmen susmayan, susturulamayan bir dava adamı olarak, arkasından silinmez izler bırakarak tarihe geçmiştir.

Nihal Atsız son derece mütevazı imkanlar içinde yaşamasına rağmen, Türk Edebiyatı’nın ve Türk fikir hayatının en değerli eserlerine dev boyutta eserler katmış ve tek başına Türk Milliyetçiliği’nin akademisi haline gelmiştir.

Eserleri

Romanları
Dalkavuklar Gecesi, İstanbul 1941
Bozkurtların Ölümü, İstanbul 1946
Bozkurtlar Diriliyor, İstanbul 1949
Deli Kurt, İstanbul 1958
Z Vitamini, İstanbul 1959
Ruh Adam, İstanbul 1972

Öyküleri
‘Dönüş’, Atsız Mecmua, sayı.2 (1931) , Orhun, sayı.10 (1943)
‘Şehidlerin duası’, Atsız Mecmua, sayı.3 (1931) , Orhun, sayı.12 (1943)
‘Erkek kız’, Atsız Mecmua, sayı.4 (1931)
‘İki Onbaşı, Galiçiya…1917…’, Atsız Mecmua, sayı.6 (1931) , Çınaraltı, sayı.67 (1942) , Ötüken, sayı.30 (1966)
‘Her çağın masalı: Boz oğlanla Sarı yılan’, Ötüken, sayı.28 (1966)

Şiirleri
Yolların Sonu, (Bütün şiirlerinin toplandığı kitap) İstanbul 1946
Afşın’a Ağıt
Aşkınla
Ay Yüzlü Güzel Konçuy
‘Asker kardeşlerime’, Atsız Mecmua, sayı.2 (1931) , ‘Boz kurt’ imzasıyla Ergenekon, sayı.3 (1938)
‘Ayrılık’, Atsız Mecmua, sayı.17 (1932)
‘Bahtiyarlık’, Kopuz, sayı.10 (1944)
‘Bugünün gençlerine’, Atsız Mecmua, sayı.1 (1931) , ‘Boz kurt’ imzasıyla Ergenekon, sayı.1 (1938)
‘Bugünün gençlerine’ (başlıksız) , Atsız Mecmua, sayı.16 (1932)
Davetiye
Dosta Sesleniş
‘Dünden sesler: Yarın türküsü’, Orkun, sayı.53 (1951)
‘Dünden sesler: Koşma’, Orkun, sayı.58 (1951)
‘Dün gece’, Orhun, sayı.1 (1933)
Eski Bir Sonbahar
Gel Buyruğu
‘Geri gelen mektup’, Orkun, sayı.44 (1951)
‘Harıralar’, Çınaraltı, sayı.2 (1941)
Kader
Kağanlığa Doğru
Kahramanların Ölümü
Kahramanlık
Karanlık
Kardeş Kahraman Macarlar
Korku
‘Koşma’, Atsız Mecmua, sayı.2 (1931)
‘Koşma’ (başlıksız) , Atsız Mecmua, sayı.12 (1932)
‘Kömen’, Ötüken, sayı.2 (1964) , Ötüken, sayı.28 (1966) , Ötüken, sayı.95 (1971)
‘Macar ihtilâlcileri’, Ötüken, sayı.79 (1970)
‘Macar ihtilâlcileri’, Ötüken, sayı.82 (1970)
‘Muallim arkadaşlarıma’, Atsız Mecmua, sayı.5 (1931)
Mutlak Seveceksin
‘Nejdet Sançar’a ağıt’, Ötüken, sayı.138 (1973)
‘O gece’, Orhun, sayı.2 (1933)
Özleyiş
Sarı Zeybek
Selam
Sona Doğru
‘Şehit tayyareci Erkânıharp Yüzbaşı Kâmi’nin büyük hatırasına’, Atsız Mecmua, sayı.6 (1931)
‘Şiir’ (başlıksız) , Atsız Mecmua, sayı.8 (1931)
‘Şiir’ (başlıksız) , Orhun, sayı.3 (1934)
‘Topal Asker’, Atsız Mecmua, sayı.4 (1931) , Kopuz, sayı.4 (1943)
‘Toprak-Mazi’, Atsız Mecmua, sayı.14 (1932) , Kopuz, sayı.3 (1943)
Türk Gençliğine
‘Türk kızı’, Tanrıdağ, sayı.4 (1942)
‘Türkçülük bayrağı’, Ötüken, sayı.119-120 (1973)
Türkistan İhtilalcilerinin Türküsü
‘Türklerin türküsü’, Atsız Mecmua, sayı.3 (1931) , ‘Boz kurt’ imzasıyla Ergenekon, sayı.2 (1938)
Unutma
‘Varsağı’ (başlıksız) , Atsız Mecmua, sayı.9 (1932) , Atsız Mecmua, sayı.10 (1932) , Atsız Mecmua, sayı.17 (1932)
Yakarış I
Yakarış II
Yalnızlık
‘Yarının türküsü’, Çınaraltı, sayı.10 (1941)
Yaşayan Türkçülere Ağıt
‘Yolların sonu’, Atsız Mecmua, sayı.17 (1932)

Diğerleri
Divan-ı Türk-i Basit, Gramer ve Lugati, Mezuniyet Tezi, Türkiyat Enstitüsü, no. 82, 111 s. (İstanbul, 1930)
‘Sart Başı’na Cevap, İstanbul, 1933.
Çanakkale’ye Yürüyüş, İstanbul, 1933.
XVIıncı asır şairlerinden Edirneli Nazmî’nin eseri ve bu eserin Türk dili ve kültürü bakımından ehemmiyeti, İstanbul, 1934.
Komünist Don Kişotu Proleter Burjuva Nâzım Hikmetof Yoldaşa, İstanbul, 1935.
Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar, I. Bölüm, İstanbul, 1935.
XVinci asır tarihçisi Şükrullah, Dokuz Boy Türkler ve Osmanlı Sultanları Tarihi, İstanbul, 1939.
Müneccimbaşı, Şeyh Ahmed Dede Efendi, Hayatı ve Eserleri’, İstanbul, 1940.
900. Yıl Dönümü (1040-1940) , İstanbul, 1940.
İçimizdeki Şeytanlar (Sabahattin Ali’nin İçimizdeki Şeytan eserini eliştirmek için yazılmıştı) , İstanbul, 1940.
Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul 1940.
En Sinsi Tehlike (Faris Erman’in ‘En Büyük Tehlike’ye karşılık vermek için yazılmıştı) , İstanbul, 1943.
Hesap Böyle Verilir (Reha Oğuz Türkkan’a hitaben yazılmıştı) , İstanbul, 1943.
Türkiye Asla Boyun Eğmeyecektir (İ.Süruri Ermete: Üçüncü dereceden harb malûlü piyade subayı imzasıyla yayımlanmılştı) , İstanbul, 1943.
‘Ahmedî, Dâstân ve tevârîh-i mülûk-i Âl-i Osman’, Osmanlı Tarihleri I, İstanbul, 1949.
‘Şükrüllah, Behcetü’t tevârîh’, Osmanlı Tarihleri I, İstanbul, 1949.
‘Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî, Tevârîh-i Âl-i Osman’, Osmanlı Tarihleri I, İstanbul, 1949.
Türk Ülküsü, İstanbul 1956.
Osman (Bayburtlu) , Tevârîh-i Cedîd-i Mir’ât-i Cihân, İstanbul, 1961.
Osmanlı Tarihine Ait Takvimler I, İstanbul, 1961.
Ordinaryüs’ün Fahiş Yanlışları (Ali Fuat Başgil’e cevap) , İstanbul 1961.
Türk Tarihinde Meseleler, Ankara, 1966.
Birgili Mehmed Efendi Bibliyografyası, İstanbul, 1966.
İstanbul Kütüphanelerine Göre Ebüssuud Bibliyografyası, İstanbul 1967.
Âlî Bibliyografyası, İstanbul, 1968.
Âşıkpaşaoğlu Tarihi, İstanbul, 1970.
Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nden Seçmeler I, İstanbul 1971.
Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nden Seçmeler II, İstanbul 1972.
Oruç Beğ Tarihi, İstanbul, 1973.

Makaleleri
(Ahmed Naci ile birlikte) ‘Anadolu’da Türklere ait yer isimleri’, Türkiyat Mecmuası, sayı.2 (1928)
‘Türkler hangi ırktandır? ‘, Atsız Mecumua, sayı.1 (1931)
”İzmirden Sesler’ hakkında’, Atsız Mecmua, sayı.4 (1931)
”İzmirden Sesler’ hakkında’, Atsız Mecmua, sayı.5 (1931)
‘Hindenburgun sözleri’, Atsız Mecmua, sayı.8 (1931)
‘Bugünün meseleleri: Aynı tarihî yanlışlığa düşüyor muyuz? ‘, Atsız Mecmua, sayı.11 (1932)
‘Bugünün meseleleri: Aynı tarihî yanlışlığa düşüyor muyuz? ‘, Atsız Mecmua, sayı.12 (1932)
‘Bugünün meseleleri: Millî Seciye’ buhranı, Atsız Mecmua, sayı.14 (1932)
‘Türk vatanını peşkiş çekenlere’, Atsız Mecmua, sayı.15 (1932)
‘Sadri Etem Bey’e cevap’, Atsız Mecmua, sayı.16 (1932)
‘Bugünün meseleleri: Askerlik aleyhtarlığı’, Astız Mecmua, sayı.17 (1932)
‘Darülfünunun kara, daha doğru bir tabirle, yüz kızartacak listesi, Atsız Mecmua, sayı.17 (1932)
‘Vâlâ Nurettin Beyden bir sual’, Atsız Mecmua, sayı.17 (1932)
(‘Çiftçi-Oğlu H. Nihâl’ imzasıyla) ‘Dede Korkut Kitabı hakkında’, Azerbaycan Yurt Bilgisi, c.1 (1932)
‘Kuş bakışı: Orhun’, Orhun, sayı.1 (1933)
‘Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar I. Türkeli, II. İlk Türkler’, Orhun, sayı.1 (1933)
‘En eski Türk müverrihi: Bilge Tonyukuk’, Orhun, sayı.1 (1933)
‘Kuş bakışı: Türk Dili’, Orhun, sayı.2 (1933)
‘Türk tarihi Üzerine Toplamalar III. Yabancıların Türkeline saldırışı, IV.Milâttan önceki 5-4üncü asırlarda Türkelinde doğudan Çinlilerin, Batıdan Yunanlıların saldırışı’, Orhun, sayı.2 (1933)
‘X meselesi’, Orhun, sayı.3 (1934)
‘Haddini bil! ‘, Orhun, sayı.3 (1934)
‘Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar: V. Milâttan önce 3-2nci asırlarda Türkler arasında dahilî savaşlar’, Orhun, sayı.4 (1934)
‘Edirne Mebusu Şeref Bey’e cevap’, Orhun, sayı.4 (1934)
‘Ahmet Muhip Bey’e cevap’, Orhun, sayı.4 (1934)
‘Şarkî Türkistan’, Orhun, sayı.4 (1934)
‘Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar: VI. Kun devletinin dahilî teşkilâtı, VII. Kun (Oğuz) sülâlesi devrinde Türk birliği’, Orhun, sayı.4 (1934)
‘Komünist, Yahudi ve Dalkavuk’, Orhun, sayı.5 (1934)
‘İkinci Türk Müverrihi: Yulıg Tigin’, Orhun, sayı.5 (1934)
‘Alaylı Âlimler’, Orhun, sayı.5 (1934)
‘Edirne Mebusu Şeref ve Hakimiyeti Milliye muharriri A. Muhip Beylere Açık mektup’, Orhun, sayı.5 (1934)
‘Alaylı âlimlerden Sadri Maksudi Beye bir ders’, Orhun sayı.6 (1934)
‘Cihan Tarihinin en büyük kahramanı: Kür Şad’, Orhun, sayı.6 (1934)
‘Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar’ Orhun, sayı.6 (1934)
‘Edirne Mebusu Şeref Beye İkinci Mektup’, Orhun, sayı.6 (1934)
‘Gaza topraklarının gazi ve şehit çocukları’, Orhun, sayı.7 (1934)
‘Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar’, Orhun, sayı.7 (1934)
‘Edebiyat Fakültesi Talebe Cemiyetinin değerli bir işi’, sayı.7 (1934)
‘Baş makarnacının sırtı kaşınıyor’ (Benito Mussolini’ye hitaben yazılmıştı) , Orhun, sayı.7 (1934)
‘İnkilâp Enstitüsü Dersleri’, Orhun, sayı.7 (1934)
‘Musa’nın Necip (!) evlâtları bilsinler ki:’ (Yahudilere kasten yazılmıştı) , Orhun, sayı.7 (1934)
‘Tavzih’, Orhun, sayı.7 (1934)
Yirminci asırda Türk meselesi I. Türk Birliği’, Orhun, sayı.8 (1934)
‘Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar’, Orhun, sayı.8 (1934)
‘Kanun Ahmet Muhip Efendiyi çarptı’, Orhun, sayı.8 (1934)
‘Moyunçur kağan âbidesi, Orhun, sayı.8 (1934)
‘İstanbulun Fethi yılına ait bir mezar taşı’, Orhun, sayı.8 (1934)
‘Yirminci asırda Türk meselesi II. Türk Irkı = Türk milleti’, Orhun, sayı.9 (1934)
‘Türk Tarihi Üzerine Toplamalar’, Orhun, sayı.9 (1934)
’16ncı asır şâirlarinden Edirneli Nazmî ve bu eserin Türk dili ve kültürü bakımından ehemmiyeti’, Orhun, sayı.9 (1934)
(Nâmık Kemâl hakkındaki fikirleri) , ‘Namik Kemal’, Millî Türk Talebe Birliği, sayı.3 (1936)
On beşinci asıra ait bir türkü, Halk Bilgisi Haberleri, yıl.7, sayı.84 (1938)
‘Dede Korkut’, Yücel, c.VIII, sayı.84 (1939)
‘Cihan tarihinin en büyük kahramanı: Kürşad’, Kopuz, sayı.3 (1939)
(‘Çiftçi-oğlu’ imzasıyla) ‘Atalarımızdan kalan eserleri yıkmak vatana ihanettir’, Kopuz, sayı.5 (1939)
‘Türk tarihine bakışımız nasıl olmalıdır? ‘, Çınaraltı, sayı.1 (1941)
‘Koca Ragıp Paşa, Haşmet ve Fıtnat hanım arasında şakalar’, Çınaraltı, sayı.3 (1941)
‘Dilimizi Türkçeleştirmek için amelî yollar’, Çınaraltı, sayı.5 (1941)
‘Türk ahlâkı’, Çınaraltı, sayı.7 (1941)
’10 İlkteşrin 1444 Varna meydan savaşı’, Çınaraltı, sayı.15 (1941)
‘Büyük günler’, Çınaraltı, sayı.16 (1941)
‘İki mühim eser’, Çınaraltı, sayı.17 (1941)
‘En eski zamana ait Türk destanı. Alp Er Tunga Destanı’, Çınaraltı, sayı.19 (1941)
‘Namık Kemal’, Çınaraltı, sayı.22 (1942)
‘Mühim bir dergi’, Çınaraltı, sayı.27 (1942)
‘Millî şuur uyanıklığı’, Çınaraltı, sayı.33 (1942)
‘Türk gençliği nasıl yetişmeli? ‘, Çınaraltı, sayı.35 (1942)
‘İran Türkleri’, Çınaraltı, sayı.36 (1942)
‘Dil meselesi’, Çınaraltı, sayı.38 (1942)
‘Rıza Nur’, Çınaraltı, sayı.42 (1942)
‘Yeni bir Selçukname’, Çınaraltı, sayı.52 (1942)
‘Günümüzün baş müverrihi ve büyük bir eseri’, Çınaraltı, sayı.58 (1942)
‘Osmanlı Padişahları’, Tanrıdağ, c.1, sayı.10 (1942)
‘Osmanlı Padişahları II’, Tanrıdağ, c.1, sayı.11 (1942)
‘Yeni eserler: ‘Adana fethinin destanı”, Çınaraltı, sayı.82 (1942)
‘Türk milletinin şeref şehrahı’, Kopuz, sayı.1 (1942)
‘Fatih Sultan Mehmet’, Çınaraltı, sayı.88 (1942)
‘Azizim Tevetoğlu’, Kopuz, sayı.7 (1942)
‘Türk Sazı’, Türk Sazı, sayı.1 (1942)
‘Türkiyenin Millî Futbol Maçları’, Türk Sazı, sayı.1 (1942)
‘Türkçülük’, Orhun, sayı.10 (1942)
‘Türkçülere birinci teklif’, Orhun, sayı.10 (1942)
‘İki büyük yıl dönümü’, Orhun, sayı.10 (1942)
(İmzasız) ‘Türk gençlerine düşündürücü levhalar: 1’, Orhun, sayı.10 (1942)
(‘T. Bayındırlı’ imzasıyla) ‘Türkiye’nin Millî Futbol Maçları’, Orhun, sayı.10 (1942)
‘Büyük bir yıl dönümü’, Orhun, sayı.10 (1942)
‘Türkçülere ikinci teklif’, Orhun, sayı.11 (1942)
(İmzasız) ‘Türk gençlerine düşündürücü levhalar: 2. 1915 Çanakkale savaşlarının bilançosu’, Orhun, sayı.11 (1942)
‘Türkiyenin Millî Atletizm Maçları’, Orhun, sayı.11 (1942)
‘Savaş aleyhtarlığı’, Orhun, sayı.12 (1942)
‘İki şanlı yıl dönümü’, Orhun, sayı.12 (1942)
‘Türkçülere üçüncü teklif’, Orhun
(İmzasız) ‘Türk gençlerine düşündürücü levhalar: 3’, Orhun, sayı.12 (1942)
(‘T. Bayındırlı’ imzasıyla) , ‘Türkiyenin Millî Kılıç Maçları’, Orhun, sayı.12 (1942)
‘Şanlı bir yıl dönümü’, Orhun, sayı.13 (1944)
(‘T. Bayındırlı’ imzasıyla) ‘Türkiyenin Balkanlararası Millî Güreş Maçları’, Orhun, sayı.13 (1944)
‘Türk kızları nasıl yetiştirilmeli’, Orhun, sayı.13 (1944)
‘Türk gençlerine düşündürücü levhalar: 4’, Orhun, sayı.13 (1944)
‘Türkçülere dördüncü teklif’, Orhun, sayı.13 (1944)
‘Türkçülere beçinci teklif’, Orhun, sayı.14 (1944)
‘Yabancı bayraklar altında ölenlere ağıt’ (Stalingrad muharebesinde şehit düşen Türk asıllı Kızıl Ordu askerleri için yazılmıştı) , Orhun, sayı.14 (1944)
‘Ülküler taarruzîdir’, Orhun, sayı.14 (1944)
‘Varsağı’, Orhun, sayı.14 (1944)
‘Başvekil Saracoğlu Şükrü’ye Açık Mektup (20 Şubat 1944 Pazar) ‘, Orhun, sayı.15 (1944)
‘Başvekil Saracoğlu Şükrü’ye İkinci Açık Mektup (21 Mart 1944, Maltepe) ‘, Orhun, sayı.16 (1944)
Saracoğlu, 5 Ağustos 1942’de Başvekil seçildiğinde Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve lâakal o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir diye konuştuğu için ‘Türkçü Başvekil’ olarak tanınıyordu.